Bu rapor, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) ve İnsani Gelişme Endeksi (İGE) arasındaki ilişkiyi analitik metodolojiler yoluyla tanımlamakta ve dünya çapındaki insani gelişim, ekonomik karmaşıklıklar ve sosyo-ekolojik hususların güncel durumunu değerlendirmektedir.
Dünya bir değişim içinde. Bizler, içinde yaşayanlar ve etkileşimde bulunduğumuz çevre de dahil olmak üzere her şey değişiyor.
Günümüz toplumlarının giderek daha fazla karşı karşıya kaldığı ekonomik ve sosyo-ekolojik zorluklar, yeni ve alternatif bir çözüme duyulan ihtiyacı vurgulamakta ve politikaların büyüme ve kazancın ötesinde mevcut durumu iyileştirmenin olası yollarına odaklanması için baskı yaratmaktadır. Bu rapor insan toplumunun mevcut durumunu ve insanlığın karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyo-ekolojik zorlukları ele almak üzere, SDSN – SDGs Index by Countries, ve UNDP – Human Development Index (HDI) veri setleri arasındaki ilişkinin analitik metodolojiler yoluyla tanımlaması ile desteklenerek hazırlanmıştır.
20. yüzyıldan günümüze gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) bir ekonominin genel durumunu özetleyen en önemli ekonomik gösterge olarak kabul edilmiştir. Ancak artan tüketim ve üretimin sosyo-çevresel ayak izini hesaba katmayan, hatta paylaşımı ve paylaşılan kaynakların tükenmesi ile kirlenmesini göz ardı eden bir ölçüm olduğu için GSYİH, günümüzde sıklıkla eleştirilmektedir.
Mevcut dünya ekonomisi, küresel güvenli faaliyetteki payını aşmaktadır ve gezegensel kaynaklarımız ve insan refahı üzerinde yarattığı baskıları yeterince azaltmak, bunu geleceğin bir sorunu olarak gördüğümüz ve harekete geçmeyi geciktirdiğimiz sürece zor olacaktır. Ancak sorunun kapsamı, ertelenmeyecek kadar endişe vericidir. Ekonomik, çevresel ve sosyal baskılar, servet ve gelir eşitsizlikleri tarihi boyutlara ulaşmış; gıda güvenliği, ekonomik kaynaklar, eğitim, sağlık, istihdam ve barınma gibi hayati haklar aynı derecede yıkıcı bir şekilde etkilenmiştir. Bu eşitsizliklerin sonuçları orantısız ve adaletsiz bir şekilde ırk, cinsiyet, dil, din, yaş, etnik köken, engellilik, göç veya ekonomik durum vb. temelinde belirli gruplarda gözlemlenebilir. Hem ülkeler içinde hem de ülkeler arasında yaşanan bu baskılar ve eşitsizlikler, dünya genelinde insan refahını, toplumsal barışı, sosyal ilerlemeyi, ekonomik ve siyasi istikrarı tehdit etmekte ve tehlikeye atmaktadır.
Günümüz politikaları, sürdürülebilir büyümeyi artırmak, teknolojik ve sosyal düzenlemeler aracılığıyla daha yeşil bir gelecek oluşturmak, araştırma ve inovasyonu desteklemek ve günümüzün sosyal zorluklarına, örneğin eşitlik, kapsayıcılık ve refahın sağlanması gibi konularda çözümler sunmak amacıyla harekete geçmelidir. Bu, devam eden büyümenin etkileri ve sosyo-ekolojik zorluklarla başa çıkmayı gerektirir. Dolayısıyla, sürdürülebilir kalkınma ve insan refahından barış, güvenlik ve iklim eylemine kadar, Birleşmiş Milletler SKH'ler aracılığıyla tüm insanlar ve ülkeler için daha adil bir kalkınma ve evrensel eylem çağrısında bulunmaktadır.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin (SKH'ler) 2015 Paris İklim Anlaşması kapsamında kabul edilmesi, Gündem 2030 ile uyumlu sürdürülebilir kalkınma arayışı için ortak bir terminolojiyi başlatmakla kalmamış, aynı zamanda 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşma gibi iddialı bir hedefi de ortaya koymuştur. SKH'lerden önce sürdürülebilir kalkınmanın tanımı ve ölçümü konusunda zengin bir literatür mevcut olsa da, bu önemli an, acil çevre ve kalkınma sorunlarını ele alma konusundaki küresel kararlılıkta bir dönüm noktası olmuştur.
17 SKH'nin uygulanmasına yönelik çabaların bir parçası olarak, ülkenin insani gelişiminin artması ve bunun da ülke sakinlerinin refahında bir iyileşmeye yol açması beklenmektedir. Raporun geri kalanı, dünya çapında 150 ülkenin SKH'lere yönelik entegre strateji ve metodolojisiyle bağlantılı olan Sürdürülebilir Kalkınma Endeksi verilerine dayanarak nüfusun refah seviyelerini incelemek için İnsani Kalkınma Endeksi verileri arasındaki ilişkiyi analiz etmektedir.
SKH Endeksi, 150 BM Üye Devletinin, 2030 yılına kadar amaç ve hedeflere ulaşmada mümkün olan en kötü skordan en yüksek skora kadar (0- 100) değişen 17 eşit ağırlıklı SKH'deki genel performansının konumunu göstermektedir.
Yukarıdaki görsel, çeşitli gelir düzeylerindeki (yüksek gelirli ülkeler (HICs), üst-orta gelirli ülkeler (UMICs), düşük gelirli ülkeler (LICs) ve alt-orta gelirli ülkeler (LMICs)) 150 BM üye devletinin SKH'lere yönelik yıllık ilerlemesini izleyen ortalama SKH Endeksi verilerini göstermektedir. LIC'lerde ortalama SKH Endeks Skoru diğer gelir gruplarına göre daha düşüktür ve bu fark kısmen daha düşük yaşam memnuniyeti ve güvenlik hissinden kaynaklanmaktadır. HIC'lerde ve LIC'lerde, büyüme oranlarının basit bir doğrusal projeksiyonu, SKH sonuçları arasında büyük bir fark olduğunu göstermektedir.
Bununla birlikte, birçok LIC ve LMIC'nin yatırım ekosistemleri, SKH'lere yatırım yapmanın önünde önemli engeller oluşturan COVID-19 salgını da dahil olmak üzere uluslararası krizlerle daha da kötüleşen büyük mali alan kısıtlamalarıyla karşı karşıyadır. Bu nedenle, Görsel 1'de gözlemlenen gelir gruplarına göre SKH Endeks Skoru, HIC'ler, UMIC'ler, LMIC'ler, ve LIC'ler arasında fiziksel altyapı ve sosyal sermayeye erişimdeki kalıcı uçurumu da vurgulamaktadır.
SKH Endeksinde bölgeler arasında da önemli farklılıklar vardır. Genel olarak, Avrupa ülkeleri SKH Endeksinde en üst sıralarda yer almaktadır ve diğer tüm bölgelerden daha yüksek bir mevcut değere sahiptir. Finlandiya, İsveç, Danimarka, Almanya ve Avusturya en yüksek SKH Endeks Skoruna ulaşan beş ülkedir. Buna karşın Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Somali ve Nijerya SKH Endeksi'nde listenin en gerisinde kalan sınıfı temsil etmektedir.
SKH Endeksi sıralamasında ilk 20'de çoğunluğu Avrupa Birliği üyesi olan Avrupa ülkeleri yer almaktadır. Belirli hedeflere ilişkin skorlar, SKH Endeksinde en yüksek performans gösteren ülkelerin bile SKH'lere, özellikle de Sorumlu Tüketim ve Üretim (Hedef 12) ile İklim Eylemi (Hedef 13) hedeflerine ulaşmada hala büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Detaylandırıldığı üzere, birçok AB Üye Devletinde bile, geride bırakılmaması gereken SKH'ler için yetersiz performans söz konusudur. Öte yandan, En yüksek SKH Endeksi skorlarına sahip bu ülkelerin belirli hedeflere ulaşmada önemli ilerlemeler kaydettiğini de gözlemlemek önemlidir. Özellikle Yoksulluğun Sona Erdirilmesi (Hedef 1) ve Kaliteli Eğitim (Hedef 4), bu ülkelerin çok yüksek performans gösterdiği ortak hedefler olarak öne çıkmaktadır.
SKH Endeksi sıralamasında en sonda yer alan 20 ülke çoğunlukla düşük gelir grubunda ve kısmen de alt orta gelir grubunda (HICs ve LMICs) yer almaktadır. Bu ülkelerin en düşük performans gösterdiği hedefler, sıralamada önde gelen ülkelerin en yüksek performans gösterdiği hedefler olan Yoksulluğa Son (Hedef 1) ve Sanayi, İnovasyon ve Altyapı’dır (Hedef 9). Buna ek olarak, düşük ve alt-orta gelirli ülkelerin (LICs ve LMICs) Sorumlu Tüketim ve Üretim (Hedef 12) ve İklim Eylemi (Hedef 13) hedeflerine ulaşmada, bu hedeflerde en düşük performans gösteren yüksek gelirli ülkelerin (HICs) aksine kayda değer bir ilerleme sergilediklerine dair dikkate değer bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Bu eşitsizlik, farklı ekonomik yapılar, kaynak kısıtlamaları, kaynakların sınırlı olduğu ortamlarda sürdürülebilirlik konusunda artan farkındalık ve LIC'ler ile LMIC'lerde odaklanmış politika vurgusu gibi sosyo-ekonomik faktörlere bağlanabilir.
SKH'lere yönelik politika çabaları ve adanmışlık analizinden çıkarılan ilk temel sonuç, hükümetlerin SKH'lere yönelik taahhüt ve çabalarının oldukça sınırlı kaldığıdır. İncelenen 150 ülke arasında ortalama skor yüzde 67'dir. Ayrıca, aynı gelir gruplarında bile önemli eşitsizlikler ortaya çıkmaktadır. Dört Avrupa ülkesi – Finlandiya, Hollanda, İsveç ve İsviçre – SKH'lere olan güçlü bağlılıkları ile öne çıkarken, G20 ülkelerindeki skorlar %77'den %40'ın altına kadar uzanan geniş bir aralık sergilemektedir. Bu bulgulara bağlı olarak, SKH'lerin bir ülkenin karar alma süreçlerine dahil edilmesi aynı zamanda önemli ölçüde beşeri sermayenin geliştirilmesi ve finansal yatırım gerekliliği de dahil olmak üzere fiziksel, sosyal ve ekonomik altyapıyı kapsayan bir yatırım stratejisi anlamına gelmektedir. 17 spesifik hedef skoru görece her bir ülkenin 17 hedefe ilişkin altyapılarındaki güçlü ve zayıf yönlerine de vurgu yapabilir.
Görsel 3, her bir SKH hedefi için 150 BM Üye Devletindeki ortalama performansı göstermektedir. Dikkat çekici bir şekilde Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı (Hedef 9) %52 ile en düşük ortalamaya sahip hedef olarak gözlemlenmektedir. Bu düşük performans, alt yapıyı modernize etme gerekliliği ve kaynak bağımlılığı ile ilişkilendirilebilir; bu da özellikle sınırlı kaynaklara sahip ülkeler için genellikle zorluklar teşkil etmektedir. En düşük ortalamayı takiben sırasıyla %59 ve %62'lik skorlar ile Sıfır Açlık (Hedef 2) ve Erişilebilir ve Temiz Enerji (Hedef 7) hedeflerinin sergilediği performans özellikle ekonomik kaynakları kısıtlı olan ülkelerde temel insani bir hak olan küresel gıda güvenliğinin ele alınması için acil eylem planlaması gerekliliğinin altını çizmektedir.
İklim Eyleminin (Hedef 13) ise ortalama %81 değeri ile en yüksek skoru temsil eden hedef olarak kayda değer bir performans sergilemesi, iklim değişikliği ile mücadele aciliyetinin küresel düzeyde kolektif olarak kabul edilmesine ve birçok ülkenin bu alandaki çabalarını yoğunlaştırmasına bağlanabilir. Bu hedefi %79'luk bir performansla sürdürülebilir kaynak yönetimi ve dünya çapında sorumlu tüketim uygulamalarını kapsayan Sorumlu Tüketim ve Üretim (Hedef 12) takip ederken, %77'lik bir skorla Kaliteli Eğitim (Hedef 4) eğitim fırsatlarının ve standartlarının iyileştirilmesine de kolektif olarak odaklanıldığını göstermektedir.
Görsel 4’teki grafik ve korelasyon analizi incelendiğinde, ülkeler genelinde Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) değerleri ile Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) Endeksi arasındaki 0,66'lık korelasyon katsayısı ekonomik kaynakların ve kalkınmanın sürdürülebilir kalkınma hedeflerine doğru ilerlemedeki rolünü doğrulayan orta derecede güçlü bir pozitif ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Ekonomik açıdan varlıklı ülkeler, sürdürülebilir kalkınma girişimlerine yatırım yapmak için gerekli kapasite ve kaynaklara sahip olma eğilimindedir. Pozitif ilişki, bu ülkelerin yoksulluğun azaltılması, eğitim, sağlık ve çevresel sürdürülebilirliğe önemli kaynaklar ayırma ihtimalinin daha yüksek olduğunu ve bunun da yüksek SKH performansına dönüştüğünü göstermektedir. Etkili politika çerçeveleri, yönetişim yapıları ve hedefe yönelik müdahaleler, sürdürülebilir kalkınma için ekonomik büyüme potansiyelinin optimize edilmesinde önemli rol oynamaktadır. Bu küresel eşitsizlikler ve gelir düzeyleri arasındaki farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda, SKH'lerin küresel ölçekte ilerletilmesine yönelik adil ve etkili stratejilerin şekillendirilmesinde bu ilişkinin etkilerinin ele alınması son derece önemlidir.
Çeşitli ülke profillerinde İnsani Kalkınma endeksi
Human Development Index (HDI) analizi, ortalama %89,1 değeri ile yüksek gelirli ülkelerin gelişmişlik düzeylerini ve yüksek yaşam kalitelerini ortaya koymaktadır. Yüksek gelirli ülkeleri takiben üst orta gelirli ülkeler ve alt orta gelirli ülkeler sırasıyla ortalama %75.5 ve %62’lik bir yapıya sahiptirler. Buna karşılık, düşük gelirli ülkeler ortalama %46,2'lik HDI skoru ile önemli ölçüde geride kalmakta ve düşük gelirli ülke gruplarındaki acil kalkınma sorunlarına işaret etmektedir.
Belirli ülke profillerinin incelenmesi bu eşitsizlikleri daha da belirgin hale getirmektedir. İsviçre, Norveç ve İzlanda gibi üst sıralarda yer alan ülkeler, sağlam eğitim sistemleri, sağlık altyapıları ve ekonomik istikrarlarının bir kanıtı olarak 95'in üzerinde HDI skorlarına sahiptir. Somali ve Güney Sudan gibi en düşük HDI skorlarına sahip ülkeler ise siyasi istikrarsızlık, temel hizmetlere sınırlı erişim ve ekonomik kısıtlamalar gibi zorluklarla mücadele etmektedir.
Sonuçlar, yüksek gelirli ve düşük gelirli ülkeler arasındaki refah farkını kapatmak için hedefe yönelik müdahaleleri savunan küresel kalkınma stratejileri için derin etkilere sahiptir. Eğitim, sağlık hizmetleri ve gelir eşitliği gibi alanlardaki eşitsizliklerin ele alınmasının aciliyetinin altını çizmekte ve önemli kalkınma engelleriyle karşılaşan ulusları ayağa kaldırmak için uluslararası işbirliğinin önemini vurgulamaktadır. Bu çok yönlü analiz, ekonomik durum ile insani kalkınma arasındaki karşılıklı etkileşimin altını çizmekte ve dünya genelindeki nüfusların refahını artırmak için bütüncül yaklaşımlara duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.
Sürdürülebilir Kalkınma Yoluyla Ulusların Refahının Evrimi
Bu bölümde, sürdürülebilir kalkınma ile genel insan refahı arasındaki ilişkiyi tanımlamak ve küresel nüfusun yaşam kalitesini iyileştirmek için bilinçli politikalar ve stratejiler formüle etmek amacıyla SKH Endeksi skorları, Hedef Skorları (Hedef 1-17), Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) değerleri ve Human Development Index (HDI) arasındaki ilişkinin analiz çıktıları ve temel göstergeleri değerlendirilmektedir.
Human Development Index (HDI) ile Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) arasındaki korelasyon analizi, insan refahı ile belirli hedef başarıları arasındaki etkileşime dair değerli bilgiler ortaya koymaktadır. Özellikle, Sağlık ve Refah (Hedef 3) 0,945'lik bir HDI ile en yüksek pozitif korelasyonu sergilemekte ve sağlık hizmetlerine erişim ve kalitenin genel kalkınma üzerindeki etkisini vurgulamaktadır. Bunu, refahın geliştirilmesinde sanayi, inovasyon, eğitim ve temiz enerjinin önemini vurgulayan Hedef 9, 4 ve 7 yakından takip etmektedir.
Buna karşılık, Sorumlu Tüketim ve Üretim (Hedef 12) ve İklim Eylemi (Hedef 13), sürdürülebilir tüketim ve iklim krizi müdahalesi konularında potansiyel çevresel ödünleşmelerin göstergesi olarak kayda değer negatif korelasyonlar göstermektedir. (Görsel 6)
Bu bulgular, insani kalkınma ile SKH'lerde belirtilen spesifik hedefler arasındaki ilişkilerin altını çizmektedir. Pozitif korelasyonlar, daha yüksek insan refahına katkıda bulunan eğitim, sağlık ve sürdürülebilir enerjiye yapılan yatırımların rolünün altını çizerken negatif korelasyonlar, ödünleşimlerin ortaya çıkabileceği sorumlu tüketim ve iklim eylemi ile ilgili potansiyel zorlukları ve karmaşıklıkları vurgulamaktadır. Bu karşılıklı bağımlılıkları ele almak, SKH'lerin daha geniş sürdürülebilirlik gündemini ilerletirken insani kalkınmayı optimize etmek için etkili politika müdahaleleri oluşturmak için gereklidir.
İki ilişkiyi - SKH Endeks Skoru ve Human Development Index (HDI) - belirlemek için uygulanan A/B testi yöntemi, bu iki temel gösterge arasında güçlü bir ilişki ve anlamlı bir fark olduğunu doğrulamaktadır. Ayrıca, 0,91'lik anlamlı korelasyon katsayısı (Görsel 7) sonucu desteklemektedir. Bu ilişki, ülkelerin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine (SKH'ler) ulaşmada ilerleme kaydettikçe, eş zamanlı olarak insani kalkınmada da önemli gelişmelere tanık olduklarını göstermektedir.
Bulgular dikkate alındığında politika yapıcılar ve küresel paydaşlar için açık bir zorunluluk ortaya çıkar: Ülkeler SKH'lerin gerçekleştirilmesine öncelik vererek ve yatırım yaparak, genel refahı artırma, ekonomik ve sosyal ilerlemeyi teşvik etme ve acil küresel zorlukları ele alma potansiyeline sahiptir. Bu araştırmanın sonucunda ortaya çıkan temel performans göstergeleri (KPI'lar), belirli hedeflere ulaşma oranları, sağlık ve eğitime erişimde eşitlik ve çevresel sürdürülebilirlik kilometre taşları gibi SKH uygulamasını izleyen ölçütleri içerebilir. Bu içgörü, sürdürülebilirlik ve insan refahı arasındaki simbiyotik ilişkiyi doğrulamaktadır.
Kaynaklar
· Beyond growth: Pathways towards sustainable prosperity in the EU, European Parliamentary Research Service
· Leaving No One Behind: Equality and Non-Discrimination at the Heart of Sustainable Development, United Nations System Chief Executives Board for Coordination
· Sustainable Development Report 2023, Sustainable Development Solutions Network (SDSN)
· Human Development Report 2021-22, United Nations Development Programme (UNDP)
· Multidimensional perspectives to improve quality of life, Martin Calisto Friant
· Local Resources, Territorial Development and Well-being, Cheltenham Glos
· The Routledge handbook of political ecology. Routledge, New York.