Yeşil dönüşümün yetenek ihtiyaçlarına odaklanan araştırmamız kapsamında, bir önceki makalemizde iklim ve sürdürülebilirlik konularına eğilmek isteyen analistler için sosyal becerileri ve davranış alışkanlıklarını ele aldık. Bu yazıda ise, profesyonel kimliğimizi güçlendirebilecek, teknik bazı yetkinlikleri de içeren temel uygulamaları inceleyeceğiz.
Yaşam Döngüsü Analizi (LCA), çevreye duyarlı çözümler arayışında, bir ürün veya sürecin çevresel etkisini ölçmek için araçlar sağlayarak soyut sürdürülebilirlik kavramlarını somut verilere dönüştürerek veri analistlerine rehberlik eden metodolojik bir yaklaşımdır. Enerji tüketimi, sera gazı emisyonları, kaynak kullanımı ve atık üretimi gibi karar verme sürecinin temelini oluşturan faktörleri ölçer ve nicel veriler elde eder.
LCA’yı bir yöntemden daha fazlası olarak kabul edebiliriz. Ürünlerin ve süreçlerin var oluşlarından yok oluşlarına kadar bir yaşam döngüleri olduğunu kabul eden ve arkasındaki çevresel hikayeyi ortaya çıkarmanızı sağlayan bir felsefedir. Çevresel etkinin değerlendirilmesinin, bir ürünün veya sürecin varlığının her aşamasını kapsayan bütünsel bir bakış açısı gerektirdiğini kabul eder.
Yani aslında, ürünlerin ve süreçlerin nihai sonuçlarına odaklanmak yerine; kökenlerini izlemek, üretimlerini incelemek, kullanımlarını değerlendirmek ve bertaraflarını öngörmektir. Bu yaklaşım LCA'nın özüdür, çevresel etkileri anlama arayışında hiçbir detayın gözden kaçırılmadığından emin olur.
Elde edilen içgörüler akademik merakın ötesinde, kurumların çevre dostu malzemeler seçmek, üretim süreçlerini optimize etmek veya karbon ayak izlerini azaltmak gibi bilinçli ve sürdürülebilir kararlar almasını sağlar. Paydaşları sorumlu seçimlere yönlendirir, ekolojik ayak izlerini en aza indirmelerine yardımcı olur ve sorumlu tüketim ve üretim modellerini teşvik eder.
LCA'da uzmanlaşmak veri analitiği perspektifimizi, kuruluşları daha yeşil ve daha uyumlu bir geleceğe doğru yönlendiren sürdürülebilirliğin hikaye anlatıcılarına doğru genişletir.
Karbon ayak izi, başta karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) olmak üzere, insani faaliyetlerimiz sonucunda doğrudan veya dolaylı olarak salınımına sebep olduğumuz toplam sera gazı miktarının bir ölçüsüdür. Bu analiz bir kuruluşun, ürünün, hizmetin veya bireyin iklim değişikliğine katkısı açısından çevresel etkisini ölçmeyi amaçlar.
Karbon ayak izi analizi, Sera Gazı Protokolü tarafından tanımlandığı üzere Scope 1, 2 ve 3 olarak bilinen çeşitli kapsamları veya sınırları kapsayabilir:
Scope 1: Kuruluşun sahip olduğu veya kontrol ettiği kaynaklardan kaynaklanan doğrudan emisyonlardır.
Scope 2: Satın alınan elektrik, ısı veya buhardan kaynaklanan dolaylı emisyonlardır.
Scope 3: Tedarik zincirinden kaynaklanan emisyonlar, iş seyahatleri ve çalışanların işe gidip gelmeleri gibi kuruluşun sahip olmadığı veya doğrudan kontrol etmediği kaynaklardan kaynaklanan dolaylı emisyonlardır.
Karbon ayak izi analizi sürecinde, enerji kullanımı, ulaşım, üretim yöntemleri ve diğer ilgili faaliyetleri kapsayan veriler, elektrik faturaları, yakıt kayıtları ve tedarikçi detaylarını kapsayabilecek şekilde belirli kapsamlar dahilinde toplanır. Daha sonra, her bir faaliyet veya kaynak tarafından salınan CO2 ve diğer sera gazlarının miktarını hesaplamak için standartlaştırılmış emisyon faktörlerini kullanılır ve bunlar genellikle CO2 eşdeğeri terimleriyle ifade edilir.
Karbon ayak izinin oluşturulmasını takiben analistler, sürekli izlemeyi sürdürürler. Yasal gerekliliklere bağlı kalırken, karbon ayak izi analizini kuruluşun daha geniş sürdürülebilirlik girişimlerine stratejik olarak entegre ederler. Bu süreçte, emisyon azaltma fırsatları belirlemeye başlarlar ve enerji verimli teknolojiler için öneriler geliştirirler. Tedarik zinciri verimliliği optimize edilir. Karbon dengeleme seçenekleri araştırılır ve şeffaf raporlama için aktif olarak katılım sağlanır.
Triple Bottom Line (TBL) raporlaması, ekonomik, çevresel ve sosyal etkiler olmak üzere üç temel boyutu dikkate alarak geleneksel finansal sonuç çizgisini genişleten bir muhasebe çerçevesidir.
Ekonomik etki: Bu boyut bir kuruluşun finansal performansını ve ekonomik sürdürülebilirliğini değerlendirmek içindir. Ekonomik etki analizi, paydaşların şirketin finansal sağlığını ve istikrarını anlamalarına yardımcı olur.
Çevresel etki: Çevresel etki analizi kuruluşun çevresel ayak izini inceler. Buradaki amaç, kaynak verimliliğini teşvik etmek, çevresel zararı en aza indirmek ve sürdürülebilirlik uygulamalarını desteklemektir.
Sosyal etki: Bu boyut kuruluşun çalışanları, müşterileri, toplulukları ve diğer paydaşları ile olan ilişkilerine odaklanır. Analistler çalışan refahı, çeşitlilik, sosyal katılım, insan hakları uygulamaları ve etik davranış gibi faktörleri değerlendirir. Sosyal etki analizi kuruluşun sosyal eşitlik ve sorumluluk da dahil olmak üzere sosyal refaha katkısının belirlenmesine yardımcı olur.
Analistler veri ve geri bildirim toplamak, hesap verebilirliği ve paydaş güvenini artıran şeffaflığı teşvik etmek ve hedefleri paydaş beklentileri ile uyumlu hale getirmek için paydaşlarla etkileşim kurar. Temel performans göstergelerini tanımlayarak ve ekonomik, çevresel ve sosyal performansı artırmak için stratejiler önererek hedef belirleme ve iyileştirmeyi kolaylaştırırlar. Ayrıca, ilgili yasa ve yönetmeliklere uyulmasını sağlayarak sürdürülebilir iş uygulamaları arayışındaki potansiyel risklerin azaltılmasını sağlarlar.
Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS), dünyamızın yüzeyindeki konumlarla ilgili verileri yakalamak, depolamak, kontrol etmek ve görüntülemek için kullanılan bir bilgisayar sistemidir. Analistlerin mekansal verileri analizlerine dahil etmelerini sağlar.
Dahil olduğumuz ekosistemin bitki örtüsü, yürüdüğümüz sokaklar, önlerinden geçtiğimiz binalar gibi birçok farklı veri türünü tek bir harita üzerinde gözlemleyebiliriz. Bu da kirlilik seviyelerinin haritalanması, iklim değişikliğinin belirli bölgeler üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi veya yenilenebilir enerji projeleri için uygun yerlerin belirlenmesi gibi çevresel faktörlerin coğrafi olarak nasıl dağıldığını anlamak için çok kıymetlidir.
GIS, birçok farklı bilgi türünü karşılaştırılabilir ve kıyaslanabilir kılar. Sistem; nüfus, refah seviyesi, mutluluk oranı gibi insanlar hakkındaki verileri ya da akarsuların konumu, farklı bitki örtüsü türleri ve farklı toprak türleri gibi bilgileri içerebilir. Çiftliklerin ve okulların ya da yağmur suyu kanallarının, yolların ve elektrik hatlarının yerleri hakkında bilgi içerebilir.
Bunların yanı sıra analistler, birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde olduklarını keşfetmek için farklı metriklerin konumlarını karşılaştırabilirler. Örneğin, kirlilik üreten fabrikaların bulunduğu alanlar ile kirliliğe duyarlı nehirler ve sulak alanlar gibi konumları içeren tek bir harita, risk altında olan su kaynaklarını tespit etmemize yardımcı olur. Bu, örüntüleri ve ilişkileri daha kolay görmemizi, analiz etmemizi ve anlamamızı sağlar.
Bir kuruluşun çevresel yolculuğunun hikayesi, şeffaf sürdürülebilirlik raporları aracılığıyla anlatılır. Bu, rakamların ve dolayısıyla gerçeklerin belgelenmesinin yanı sıra; bir kuruluşun sürdürülebilirlik çabalarının temelini, bugün almış olduğu aksiyonları ve gelecekteki hedef noktalarını birbirine bağlayan güçlü bir anlatıdır.
Yeşil dönüşümde aktif rol alan profesyoneller, sürdürülebilirlik performansının ölçülmesi ve raporlanması için kılavuzlar sunan Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative, GRI) veya Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu (Sustainability Accounting Standards Board, SASB) gibi çeşitli sürdürülebilirlik raporlama çerçeveleri ve standartları konusuna hakim olmalıdır.
GRI, kuruluşların ekonomik, çevresel ve sosyal performansları hakkında raporlama yapmaları için bir dizi kılavuz sağlayan, küresel olarak en yaygın kullanılan sürdürülebilirlik raporlama çerçevelerinden biridir. Yönetişim, insan hakları, çevresel etki ve iş gücü uygulamaları gibi çok çeşitli alanları kapsamaktadır.
SASB, önemli sürdürülebilirlik faktörleri üzerine raporlama yapabilmek için bir dizi tutarlı ölçüt sağlamayı amaçlayan, sektöre özgü sürdürülebilirlik standartlarına odaklanan bir standart belirleme kuruluşudur. Sağlık, finans, teknoloji gibi çeşitli sektörlerden kuruluşların, kendi sektörleriyle en alakalı konular hakkında raporlama yapmalarını sağlar.
Bununla birlikte, finansal raporlama ile entegre olacak şekilde tasarlanan SASB standartları yatırımcıların sürdürülebilirlik faktörleriyle ilişkili finansal riskleri ve fırsatları değerlendirmesini kolaylaştırır. Ayrıca kuruluşların sürdürülebilirlik performanslarını ölçmek ve raporlamak için kullanabilecekleri belirli ölçütler ve temel performans göstergeleri (key performance indicator, KPI') sağlar. Bu sayede aynı sektördeki şirketler arasında verilerin tutarlılığını ve karşılaştırılabilirliğini sağlamaya yardımcı olur.
CDP, şirketlerin, şehirlerin, eyaletlerin ve bölgelerin özellikle karbon emisyonları ve iklim değişikliği ile ilgili çevresel verilerini raporlamaları için bir açıklama platformu işleten, kar amacı gütmeyen küresel bir platformdur.
CDP, şirketler tarafından yaygın olarak benimsenen bir platformdur ve verileri, şirketlerin çevresel performansını değerlendirmek için kullanan yatırımcılar tarafından oldukça değerlidir. Bu da onu sürdürülebilir ve iklim bilincine sahip yatırımlar arayan yatırımcılar için önemli bir araç haline getirir. Çevresel sürdürülebilirlik alanında şeffaflığı, hesap verebilirliği ve bilinçli karar vermeyi teşvik ederek kıyaslama ve kamuya açık raporlamayı sağlar.
TCFD, Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board, FSB) tarafından iklimle ilgili finansal risk ve fırsatların açıklanması için bir çerçeve geliştirmek üzere kurulmuştur.
Yönetişim, strateji, risk yönetimi ve ölçütler-hedefler olmak üzere dört temel metriğe odaklanır. TCFD, kuruluşları iklimle ilgili hususları finansal açıklamalarına entegre etmeye, senaryo analizi yapmaya ve raporlamalarını yatırımcıların ve finansal düzenleyicilerin ihtiyaçlarıyla uyumlu hale getirmeye teşvik eder. Gönüllü bir uygulama olmasına karşın, TCFD'nin tavsiyeleri özellikle finans sektöründe, finansal performans ve risk yönetimi üzerindeki iklimle ilgili etkilere ilişkin şeffaflığı artırmak için yaygın olarak benimsenmektedir.
Kuruluşların sürdürülebilirlik performansları hakkında tutarlı, karşılaştırılabilir ve yüksek kaliteli bilgi sağlamak için kullanabilecekleri kapsamlı bir sürdürülebilirlik raporlama standartları seti geliştirmek üzere kurulmuş, nispeten yeni bir küresel girişimdir.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (EIA), önerilen projelerin çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini değerlendirdiğimiz bir süreçtir. Bu etkileri proje planlamasının erken aşamalarında tahmin etmeyi, olumsuz etkileri azaltmanın yollarını bulmayı ve karar vericilere, politikacılara seçenekler sunarak hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağlamayı amaçlarız. EIA'nın temel aşamaları arasında bir değerlendirmenin gerekli olup olmadığını belirlemek için tarama, etkileri ve alternatifleri belirlemek için kapsam belirleme, etki değerlendirmesi ve değerlendirme, raporlama, inceleme, karar verme ve izleme yer alır.
Özetle, yeşil dönüşümde yetenek yönetimi, çeşitli uygulamaların ve yetkinliklerin derinlemesine anlaşılmasını gerektiren çok yönlü bir çabadır. Bu makalede, sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluk alanında anlamlı bir etki yaratmak isteyen profesyoneller için gerekli olan bazı temel uygulamaları inceledik. Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (LCA) ve Karbon Ayak İzi Analizinden Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) ve Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarına kadar bu uygulamalar, olumlu değişimi yönlendirmek için gereken araçları ve içgörüleri sağlar. Dünyamızın giderek daha karmaşık çevresel ve sosyal zorluklarla karşı karşıya kalması ise, bu uygulamalarda uzmanlığa sahip bireylerin rolünü çok daha değerli kılmaktadır.
Kaynaklar